| 0 yorum ]



Bu aralar yeni trend:"Organik tarım".Televizyon kanallarının yeni reyting kapısı da denebilir.Kadın programlarına bile "Bunca zaman hormonlu domates yediniz,artık kendiniz yetiştirin" diyen uzmanlar çıkartılıyor.Sağlığının derdine düşmüş,hormonlu domates yemekten bıkmış vatandaş da izliyor haklı olarak.Güya yararlı ve bilinçlendirici bir iş yapıyorlar ama bu iş artık sağlık üzerinden prim yapmaya dönüştü.Acaba yine "kör olası sistem" mi suçlu!!!!!
Çevre programlarının sunucuları yayın başlamadan önce zaten delinmiş ozon tabakasını umursamayarak sürdükleri parfümlerini unutarak başlıyorlar konuşmaya:"Herşeyin doğalını yemek lazım,çevreyi korumak lazım,küresel ısınma var,hormonlu gıdalar var..."
Peki organik sebze meyve diye insanları kandıran satıcılar ne olacak?Pazardaki fiyatın 2-3 katı olan organik gıdaları alamayanların hali ne olacak?Madem durum bu kadar vahim,neden önlem alması gerekenler hormonlu üretimi,yanlış seracılığı engellemiyorlar?Denetlenmesi bu kadar mı zor?
Uzmanlar söylediklerinde tabiki haklılar ama televizyondan saksı tarımı,bahçe tarımı demesi kolay.Tohumların bile genetiğiyle oynanıldığı bir ortamda millet balkonunu bostana çevirse ne değişir...


Devamını okuyun...>>
| 3 yorum ]


(Senin Gartın Burda Geçmez,Bi daha bas)

Ülkemizde,ilkokuldan üniversiteye kadar üstünde forma olan bütün gençler ''talebe'' denilerek bağra basılır.Dolmuşlarda,otobüslerde,sinemalarda ve hatta telefon tarifelerinde hep öğrencilere "talebe indirimi" kıyağı yapılır.Ama üniversiteye gelince ,formalar çıkarılıp,saç sakal uzatılınca işler değişiyor sanki.Üzerinde Türkçe ve İngilizce "Bu kart sahibi Türkiye'nin her yerinde üniversite öğrencilerine sağlanan kolaylıklardan faydalanır" yazan öğrenci kartı veriliyor ama Ankara'daki okulundan,İzmir'e ailesini ziyarete gelen öğrenciye "talebe" muamelesi yapılmıyor,"Ankara'daki öğrenci kartı burda geçmez bi daha kentkart bas" diyen şöforlerle muhatap olmak zorunda bırakılıyor.
Yine bir "gülsek mi ağlasak mı" manzarası...Nasıl bir çelişkidir bu!Hani bu karta sahip olanlar Türkiye'nin heryerinde kolaylıklardan faydalanabiliyordu!Ankara ile İzmir aynı ülke sınırları içerisinde değil mi!Biz mi yanlış biliyoruz!Madem İzmirli bir insan Ankara'daki bir üniversiteyi seçebiliyor peki neden Ankara'da öğrenci olan,İzmir'de öğrenciden sayılmıyor?Sadece Ankara-İzmir mukayesesi değil bu,aynı durum diğer şehirlerde de yaşanıyor maalesef.Aynı "YÖK" çatısı altındaki üniversitelerin kartlarının,aynı ülke içindeki farklı şehirlerde geçerli olmamasının mantıklı bir açıklaması olabilir mi!İstedikleri kadar makul sebepler bulmaya çalışsınlar,hiçbirinin kabul edilir bir tarafı yok!!


Devamını okuyun...>>
| 4 yorum ]



Geçen yaz barajlardaki suların azalmasıyla birlikte hatırladık Küresel Isınmayı.Yazın ortasında 3-4 günlük su kesintileri başlayıp ellerimizde kovalarla çeşmelerde su sırasına girince jeton düştü tabi.
Bize dokunmayan küresel ısınma bin yıl yaşasın diyemiyoruz artık.Susuzluk sadece evlerde değil tarlada,bağda bahçede de sorun...
Belediyeler güya üstelerine düşeni yaptılar.Panolara,duraklara ''Arabaları hortumla değil,kovayla yıkayalım'' tarzında afişler astılar.Peki işe yaradı mı ? Belki ... İnsanlar bir derece haberdar oldular susuzluktan ama bilinçlendiler mi ? Hayır.Zaten nasıl bilinçlensinler ki ! Bir tarafta su yok diyen ''büyükler'' , bir tarafta da patlayıp caddeleri göle çeviren su boruları...Vatandaş da der tabi habire boruların patlayıp,tonlarca suyun boşa aktığı bir yerde ben duş süremi 2 dakikaya indirsem ne fayda...
''Sudan ucuz'' deyimimiz tarihe karışmadan önce hepimizin önlem alması şart.Yoksa ''su ithalat''ına başlayacağımız günler yakındır!


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]


Cüssesi ne kadar büyük olursa olsun,bütün canlıların yavruları hep masum ve korumasız.Bir balina yavrusu bile annesi tarafından terkedilince çaresizleşiyor.Buna bir örnek de,Sydney açıklarında,annesi tarafından terkedilince bir köpekbalığının saldırısına uğradığı sanılan ve teknelere yanaşıp süt emmeye çalışan yavru balina " Colin".Haberlerde izleyince,cami avlusuna bırakılmış bir bebek görmüş gibi üzülüyor insan.Yaraları ve yapay yolla bile beslenmesi mümkün olmaması nedeniyle ,daha fazla acı çekmemesi için Avustralya Çevre Bakanlığı yetkilileri tarafından uyutulmuş.Bu duruma tanıklık eden bazı insanlar da Colin'in öldürülmesini sloganlar atarak protesto etmiş.
Bu durumda kim haklı?Colin nasılsa fazla yaşayamayacaktı,daha fazla acı çekerek ölmesindense uyutulması daha mantıklı diye düşününce Avustralya Çevre Bakanlığı,açık denize döndürülmesi için daha fazla çaba sarfedilseydi belki de kendi doğal yaşamına dönerdi diye düşününce de protestocular...
Yine de Colin'in adı uyutulmak olsa da insan müdahalesiyle öldürülmüş olmasını biz de protesto ediyoruz."Hepimiz Balinayız!Hepimiz Colin'iz!".


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]



Hani kitapçıya gidersiniz,aklınızda bir kitap ismi yoktur,aslında ne aradığınızı bile tam bilmezsiniz de bir kitap kapağına ilişir gözünüz,bir anda hem ne aradığınızı anlarsınız hem de neden aradığınızı...İşte böyle bir kitap ''Doğum Günü 15 Aralık''.
Kapağındaki çekicilik,hepimizin ''uçurumun kenarında olma'' duygusuna aşinalığımızdan geliyor belki de.Bir de farklılığından.Hepimiz alışığızdır kayalıkların üstünde,beyaz elbisesiyle çaresizce duran "kız" figürüne.Ama bu defa karşımıza çıkarılan;beyaz giysisiyle,çaresiz bir erkek.
Merak edip okumaya başlıyorsunuz ve ilk sayfa:Yağmurlu havada muhteşem bir Arnavutköy tasviri,balıkçılar ve dibe vurmuş,deliliğin eşiğinde bir adam...Ve birgün Azrail yoluna çıkar.Ona ,hayatında en çok hatta tek istediği şeyi vermeyi vaadeder...
Yönetmen Murat,küçük bir araba kazasıyla tanıştığı ve kendinden çok sevdiği Sitem'i yine bir araba kazasında kaybeder.Doğumgünü olan 15 Aralık'ta ölen Sitem'i asla unutamaz,nöbetlerle,halüsinasyonlarla geçirdiği 2yılın sonunda balıkçı kılığında karşısına çıkan Azrail ona,sevgilisinin aynı bedende farklı bir ruhla geri gönderileceğini söyler.Murat bu büyük ödül için nasıl bir bedel ödeyeceğini sonradan öğrenecektir...
Anlattıklarımdan fantastik bir roman gibi görünüyor olabilir ama aslında aşkla mistisizmi birlikte sunan gerçekçi bir kitap.Benzer konularda yazılmış kitaplar,senaryolar sizi yanıltmasın.Okuyucuyu kitabın içine çeken anlatımıyla,vurgularıyla,tam kıvamındaki betimlemeleriyle insanı kendine hayran bırakan Osman Aysu'nun bu eserini mutlaka okuyun,72 yaşında olduğuna inanamayacaksınız.


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]


(Honore de Balzac) (Vadideki Zambak)

Kabiliyet Blog olarak okuma alışkanlığına ve kitaba verdiğimiz önemi vurgulamak adına sık sık okuduğumuz kitapların özetlerini ve yorumlarımızı sizinle paylaşıyoruz.

Özellikle Dünya Klasikleri'ni şiddetle tavsiye ediyoruz.Şu ana kadar hep beğendiğimiz kitaplardan bahsettik bu seferde bizi pek sarmayan bir romanda bahsedelim dedik.
Balzac Dünya Edebiyatı'na damgasını vurmuş bir yazardır.Eserleri de klasikler arasındadır.En çok bilinen eseri de ''Vadideki Zambak'' tır. Ağdalı bir dilden uzak olmasına rağmen sayfalar süren betimlemeleri okuyucunun gözünde canlandırmasını kolaylaştırmaktan çok okuyucuyu bezdirmek amaçlı yazılmış sanki.
İnsan tasvirleri bir derece ama bi Vadi'de 3 sayfa anlatılmazki.Öyle olunca millet de sayfaları atlaya atlaya okur tabii.(Atlaya Atlaya Okumaya Karşıyız).
Ayrıca konu da çok çekici değil.Kutsallaşma yolunda olan bir aşk var ama o da uzun uzun anlatılmış.Beğenenler elbette vardır hatta uzun betimlemelere rağmen okunmasını da tavsiye ediyoruz.
Balzac'a her zaman saygımız sonsuz ama o betimlemeler de olmamış be abi :)


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]


Dönem dizileri çok tutuldu Türkiye'de.Hatırla sevgili'nin yakaladığı reyting başarısını,Elveda Rumeli dizisi de yakaladı.Reyting başarısının yanında,kalitesi de takdir edilmeli.Erdal Özyağcılar ve Şebnem Sönmez'in tartışılmaz oyunculuklarıyla,Edirnelilerden duymaya alışık olduğumuz sempatik Rumeli ağzıyla,aşk hikayeleriyle ve Balkan savaşlarında insanlarımızın çektiklerini etkileyici bir şekilde hatırlatışıyla gerçekten kaliteli bir yapım.Hem güldüren hem de hüzünlendiren sahnelerle donatılmış.
Şimdiki diziler arasında tavsiye edebileceğimiz nadir yapımlardan.


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]


Bugün şahit olduğum bir anne-çocuk diyaloğundan bahsedeyim size.


''Şimdiki çocuklar çok garip'' cümlesini kuracak kadar yaşlanmadık ama metroda,sokakta öyle çocuklar görüyoruz ki şaşırmamak elde değil.''Geminin üstündeki konteynerlere bak anne'' diyen bir çocuk olabilir mi ?
Hormonlu gıdalardan mıdır nedir beyinleri de bir garip işliyo bazılarının.Televizyon ve internet sözcük dağarcıklarını genişletiyor olabilir ama altı-yedi yaşında olmasına rağmen herşeyden haberi olan,iki basamaklı sayıları çarpabilen zekası tavan yapmış çocuklar var.
Hem de bunların sayısı tahmin edemeyeceğiniz kadar fazla,durumları da hayal edemeyeceğiniz kadar vahim.
Küçücük bedenlerine fazla gelen zekaları kimisini sosyal ilişkilerden koparıyor,elleri ayakları uyumsuz çalışıyor,değerlendirilmesi gereken bu cevherler bilinçsiz anne babaların da etkisiyle otistik çocuklar gibi görülüyorlar.
Halbuki onlar için özel eğiitm merkezleri,üstün zekalılar okulları olsaydı bu ülkenin cevherleri Amerika tarafından keşfedilip NASA'ya alınmak yerine,kendi ülkelerini ilerletirlerdi.


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]


(Abud Efendi Yalısı)

Bir zamanlar "Dallas" ve “Yalan Rüzgarı” vardı.Ev hanımlarının çocuklarını bir an önce okula yollayıp televizyon başına koştukları,çalışan bayanların denk geldikçe kaçırmadıkları,erkeklerin de hem dalga geçip hem de göz ucuyla izledikleri pembe dizi efsaneleriydi bunlar.”Kimin eli kimin cebinde belli değil” dizileri de denilebilir :) Konular hep aynı:lüks villalarda yaşayan,ellerinden viski bardakları eksik olmayan kendini beğenmiş zenginler,bir taraftada onların hizmetçileri ve iki tarafın çocukları arasındaki kıvılcımlar,çok iyi dost olan iki çiftin arasındaki “çarpraz!” ilişkiler,zengin ve çapkın babanın gayrimeşru çocuğunun çıkgelmesi,falan filan fişmekan…Türk geleneklerine tamamen aykırı konular olmasına rağmen herkes ağzı açık seyrederdi.Cazibesi de buradan geliyordu belki de.(insan yapamadığına özenirmiş :) )
Neyse zamanla Türkiye kabuk değiştirdi ve artık pembe dizi tadındaki entrikalar burada da yaşanmaya başlayınca,”Yalan Rüzgarı”nın merak uyandıracak bir tarafı kalmadı.
Bizim 80lerde geçirdiğimiz bu evreyi şimdi de Araplar geçiriyor.Haberlere bile konu oldu,Arap ülkelerinde “Gümüş” dizisinin gösterilmesiyle ortaya çıkan Türk dizisi çılgınlığı.Başroldeki Kıvan Tatlıtuğ’un Arap erkekleriyle pek bağdaşmayan fiziği,eşine olan nezaketi Arap kadınlarını büyülemiş hadi bunu anladık peki ya dizinin çekilmiş olduğu “Abud Efendi Yalısı”nın Arap istilasına uğraması nasıl açıklanabilir?
Dizi sayesinde İstanbul’a gelen Arap turist sayısı %100 artmış hatta Serdar Ali Abet adında bir turizmci kişi başı 50 dolardan tur düzenlemeye başlamış yalıya.Ticari zeka diye buna derim ben.Adam gördü tabi Arap kızları gelip yalının perdelerine sarılıyor,yataklarına uzanıyor e Araplarda da para gani olunca… :) Ne diyelim devir ticaret devri,önce davranan malı götürür.


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]


(Salvador Dali)
(Belleğin Azmi)

Öyle bi rüzgar esti,Kabiliyet Blog okuyanlarını bilgilendirelim istedik :) Salvador Dali'den bahsedelim biraz.


Gelmiş geçmiş en ilginç ressam deyince şüphesiz herkesin aklına ilk Dali gelir.Yuvalarında fıldır fıldır dönen gözleriyle,yukarı doğru kıvrık bıyıklarıyla,yaşam şekliyle ve gerçeküstü eserlerindeki garip ve etkileyici imgelerle sürrealist akımın en iyi temsilcisi.
İsmi çok bilinmese de,”eriyen saatler” denince herkesin gözünde canlanır bu tablo.Dali’nin ünlenmesine katkıda bulunan bu tablonun adı “Belleğin Azmi”dir ve değişmez zaman kavramına karşı bir protesto olarak yorumlanır.(Aslında Dali bu tablosu için yazın sıcakta eriyen bir peynir türünden esinlendiğini itiraf etmiştir.)
Dali hayatı boyunca, sanatıyla olduğu kadar, davranışları ve sözleriyle de dikkat çekmiş, bu davranışların getirdiği kötü şöhret kısa sürede Dali’nin tüm çevrelerce dikkat çeken bir ressam haline gelmesini sağlamıştır.
Çocukluğunu kendisinden önceki,ölen kardeşinin gölgesinde geçirmiş olması onun sapkın hareketlerinin nedeni olarak gösterilebilir.Kim bilir belki de zekasını taşıyamamasıdır nedeni ama bu özelliği onu bilinçaltının dışa vurumuyla ilgili kitaplar yazan psikolog Sigmund Freud’un hayranı yapmış Freud’un birkaç portresini bile çizmiştir.
Dali’nin annesinden sonra sevdiği tek kadın Gala;onun modelliğini yaparak ilham kaynağı olmuş,kocasının sapkın hareketlerini,ilginç yaşamını sanata yönlendirmiş.Bu nedenlede Dali,Gala öldükten sonra karısının gömüldüğü Pubol Kale’sine yerleşti ve bedeni 7yıl sonra;1989’da;arkasında muhteşem eserler bırakarak Dünya’ya veda etti.


Devamını okuyun...>>
| 1 yorum ]

Merhaba arkadaşlar öncelikle anlatıma başlamadan önce belirtmek isterim Kodlar Mafiamax blogdan alınmıştır.Kabiliyet Blog Olarak biz sadece anlatımı biraz değiştirdik.Neyse uzatmadan anlatıma geçelim.

Blogumuza giriş yaptıktan sonra, Yerleşim --> Html Düzenle diyoruz ve akabinde widget şablonlarını genişlet kutusuna bir tık atıyoruz.
<-head>(- yi kaldırın) tagını buluyoruz ve hemen yanına Kod


yukarıdaki kodları yapıştırıyoruz.

Sonra <-data:post.body/>(- yi kaldırın) buluyoruz ve yanına Kod


yukarıdaki kodları yapıştırıyoruz.(Devamını okuyun metni yerine başka birşey de yazabilirsiniz,orası sizin keyfinize kalmış)

Şimdi ''Html Düzenle'' yerinde yapmamız gereken birşey kalmadı,şablonu kaydet diyoruz ve işimiz bitiyor.

Şimdi sıra geldi yazıyı gizleme aşamasına,en basiti burası zaten.

Kod


yukarıda verdiğim kodda görüldüğü gibi gizlemek istediğiniz yerin başına <-span class="fullpost"> geliyor sonunada <-/span> .

Elimden geldiğince açık bir biçimde anlatmaya çalıştım,hala yapamadığınız bir aşama olursa başlık altından sorularınızı sorarsanız memnuniyetle cevap veririm :)



Devamını okuyun...>>
| 6 yorum ]


İki yaşında bir çocuk annesi işe gidince ne hisseder acaba?Akşama kadar onu beklemek zorunda oluşunu kabullenebilir mi?Anlar mı işten,paradan?Ne anlasın.O daha iki yaşında bir çocuk,sadece annesini ister.
Malum hayat şartları,sadece erkeğin çalışmasıyla ev geçindirilmiyor.Geçindirilse de modern hayat,kariyer hırsı kadınları iş hayatına çekiyor.İyi de oluyor,kadınlara her alanda olduğu gibi iş hayatında da ihtiyaç var peki ama ya evde ihtiyacı olanlar...
Sabah erkenden annesinin kapıdan çıkışını izlemek,kendi annesinin kucağı yerine bakıcıların eline teslim edilmek bir çocukta ne gibi yaralar açar?
Bir de bakıcı eline verilmektense,akraba akraba dolaştırılan çocuklar var.1 hafta hala da,1 hafta teyzede,1 hafta babaannede...Komşular da eklenince çocuk acaba hangisi benim annem hangisi benim babam diye şaşkına döner.Hele bir de sadece anne sözcüğünü biliyorsa her gördüğü kadına anne diye seslenmeye başlar.Sonra birden gerçek anne çocuğu devralmaya! gelir,bu sefer de hem sevinci hem şaşkınlığı aynı anda yaşayan çocuk annesine öyle bir sarılırki herkesin yüreği burkulur.
O daha çocuk ne anlamış özlemden derler ama unutulmaması gereken bir bilimsel gerçek var:çocukluktaki anne sevgisi eksikliği ve anneden ayrı kalma büyük travmaların,psikolojik sorunların ya da sapkın hareketlerin birçoğunun kaynağı olarak tespit edilmiştir.
Çocukta yaparım kariyer de demesi kolay maharet çocuğa ayrılması gereken zamandan vazgeçmeyerek kariyer yapmaktadır.


Devamını okuyun...>>
| 1 yorum ]


Kabiliyet Blog olarak bugün Dostoyevski'nin Kumarbaz adlı kitabından bahsedeceğiz.
Dostoyevski'nin muhteşem eserlerinden bir tanesi de "Kumarbaz"'dır.Üniversitelerdeki bazı hocaların istatistik derslerinin temelini oluşturan olasılık teorisinin daha rahat anlaşılması açısından tavsiye ettikleri bir kitap.
Poker,rulet gibi kumar oyunlarının incelikleri konusunda da detaylı bilgilere yer verilmiş.
Genç bir adamın sevdiği kadın uğruna kendini kumar batağına atması,adamın duygusal dalgalanmaları,aristokrat bir ailenin iç sorunları güçlü bir anlatımla aktarılmış.Bir kere başlayınca bırakılamayan ,kazananların daha çok kazanmak için;kaybedenlerin ise kaybettiklerini telafi etmek için kumara nasıl kapıldıkları daha iyi anlatılamazdı herhalde.Hiç kumar oynamamış olmama rağmen,o heyecanı,o bağımlılığı yaşamış kadar oldum.
Kumarbaz,Dostoyevski'nin yayıneviyle olan sorunları nedeniyle 1 ayda tamamlaması gerekmiş bir kitap.Gerçi bu kadar dar bir zamanda kitap yazmak zorunda oluşu Dostoyevski'ye daha sonra evleneceği eşi Anna'yı kazandırmıştır ama yine de 1 ayda böyle bir eser ortaya çıkarmak her babayiğidin harcı değildir helal olsun demek lazım.


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]


Bu sene okullar,sene içindeki tatillerin iş günlerine denk gelmesi nedeniyle 8 Eylül'de yani 1 hafta erken açılıyor.Sanki OKS'ye ve ÖSS'ye giren öğrenciler sınava son 1 ay kala rapor almıyorlarmış,bütün öğretmenler tam kapasiteleriyle çalışıyorlarmış,bütün iş günleri çok verimli değerlendiriliyormuş gibi 1 haftanın hesabı yapılıyor.
Hadi ortaokul ve liseyi geçtim.Ya mini mini birlere ne demeli!!Onlar bir de "okula uyum süreci" çerçevesinde 1 hafta daha erken başlıyorlar.Yani 1 Eylül'de hadi bismillah deyip eğitim öğretim hayatlarına ilk adımı atacaklar.Gerçi şimdiki çocukların hepsi kreş ve anaokulu tecrübeli,mezuniyet gecelerinde kep - cüppe bile giyiyorlar.Hemen hemen hepsi okuma yazma biliyor,herşeyden haberleri var,kurdukları cümleler karşısında o cümle o minicik ağızdan nasıl çıktı diye şok oluyorsunuz.Ama ne kadar zeki olurlarsa olsunlar onlar daha çocuk.Kimisi 6 kimisi 7 yaşında.Hala hepsinin aklı sokakta,oyunda.
Okula başlama yaşı olarak 7 ideal olabilir ama ideal olmayan o minicik elleri saatlerce yazmaya zorlayan,en hareketli çağlarında sıralara oturtan,eğitim öğretimi eğlenceli hale getiremeyen,ne versen onu alan beyinlerini doğru şekilde işleyemeyen "eğitim sistemimiz"dir.
Kısacası kayıp zaman 1 haftayla telafi edilemeyecek kadar fazla.


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]



İnsanoğlu ilk kez Neolitik Çağ'da,hayvanları evcilleştirerek,bitki yetiştirerek doğaya üstünlüğünü ispat etmiştir.Latincede homo economicus diye adlandırılan insan için o zamanlar "maksimum kar demek "karnını en iyi şekilde doyurmak" demekti.
18.yüzyılda Sanayi Devrimi'yle beraber,doğa karşısında elde edilen bu üstünlük makinelere teslim edildi.Bu yıllardan sonra,insanoğlu hızlıca ve daha çok kazandı,kazandıkça da daha fazlası için mücadele etti.Rekabet sınırları aştı,herkes birbirini yenmeye çalıştı.Hayatımızı kolaylaştırdığını savunduğumuz teknolojik aletler dört bir yanımızı sardı.Ormanlar azaldı,sular buharlaştı,pandaların soyu tükenmeye başladı,radyasyon ve hormon hayatımıza girdi,ozon delindi,hava kirlendi,iklimlerin feleği şaştı...Ve insanoğlu buna "Küresel Isınma" dedi.Ağaçlardan vazgeçip lüks villalar inşa etmek,doğadan vazgeçip zehirli atık bırakan fabrikalar kurmak şuan bol parayla geri dönüyor olabilir,daha fazla kazanç uğruna bütün doğal kaynakları tüketme yolunda emin adımlarla! yürüyor olabiliriz ama madem ki ekonomi;kıt kaynaklarla maksimum kar elde etmek demek,peki ya "kıt" oranda bile kaynak bulamadığımız zaman nereye sırtımızı dayayacağız?"Olmayan" kaynaklarla bir ekonomi tanımı yapmak mümkün mü?!!!!
Dünya'nın teknolojik çöplüğe dönüşmesine ramak kaldı,zaten NASA da Mars'ta hayatı araştırıyor madem ki başka Dünya yok öyleyse biz de Mars'a göçeriz!!!!!


Devamını okuyun...>>
| 3 yorum ]



Son zamanlarda bloglara ilgi bir hayli artmış durumda.Haliyle haddinden fazla blog türedi (kimisi bedava kimisi paralı ). Bu aralar çoğu blogcunun üstünde kullandıkları sistemin(Wp,Blogger vs.) logosunun basılı t-shirtleri görünmekte.
Hala anlayamıyorum,acaba blog yazmayı sevdikleri ve sevdiklerini belli etmek istedikleri için mi giyiyorlar? Yoksa onlar için gelip geçici bir heves mi?
Şuan yorum yapmıyorum zamanla göreceğiz.

Düzenleme(29.08.2008) : En son zamana bırakmıştık,şimdi açıklığa kavuşturma vakti geldi.Aşağıda yorumumda da belirttiğim gibi ilk zamanlar bana anormal gelmişti blog t-shirti giymek ama şimdi anladım ki gelip geçici bir heves değil zevk meselesiymiş Henster'e de yorumu için teşekkür ediyorum,açıklığa kavuşturmamda yardımı dokunduğu için :)


Devamını okuyun...>>
| 1 yorum ]

Yatmadan önce birşeyler yazayım dedim aklıma blogger klasik tema kullanınların nefret ettiği navbar zamazingosunu kaldırma yöntemini anlatayım dedim.

( işte bunu kaldırıcaz )

Her zamanki gibi blogumuza giriş yapıp,yerleşim'e tıklıyoruz.Sonra html düzenle'yi tıklıyoruz.

Kod



Sonra yukarıda verdiğim kodu <-head> ( - yi kaldırın) tagının yanına yapıştırıyoruz.Şablonu kaydet diyip çıkıyoruz,ve navbar zamazingosundan kurtuluyoruz.Yaşasın kötülük :)

*işlemleri yapmadan önce mutlaka şablonunuzun yedeğini alın.



Devamını okuyun...>>
| 1 yorum ]

Nesli tükenmekte olan bu pofuduk hayvanlar iriliklerinden dolayı son derece tembeldirler,sıcağı da hiç sevmezler.Cüsselerine bakınca temel gıdaları olan “bambu”yla nasıl doydukları şaibelidir ama popolarının üstünde bir bambu kemirişleri vardır ki…
Panda da bir ayıdır diyenleri utandıracak ve keşke evcil olsaymış dedirtecek derecede temiz ve sevimli bir hayvandır.Peluşlarda en çok tercih edilen hayvan olmasının yanında,dondurma reklamındaki “meyaba nabey?” diyerek şebeklik yapan animasyonuyla da gönüllere taht kurmuştur. Bu tombul ve tembel hayvan Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) ‘nın 1961’den beri sembolüdür.


Devamını okuyun...>>
| 21 yorum ]


Birçoğumuz emeğimizin çalınmasından şikayetçiyiz.Adam geliyor ctrl+c-ctrl+v 2 dakikada blogunuzu sömürüyor.Buna engel olmak için sadece bir kod eklemek yeterli.

Öncelikle Blogumuza Giriş yapıyoruz --> Yerleşim --->> Sayfa Ögesi ekle'ye tıklıyoruz.

Ve içine şu kodları yerleştiriyoruz; Kodları Almak İçin tıklayın

Daha sonra kaydet diyip çıkıyoruz.Artık blogunuza gelenler sağ tıklayamayacaklar ve sol tuşla yazı seçemeyecekler :)

*Sağ tuş ile tıklanınca kesinlikle uyarı penceresi çıkmaz.



Devamını okuyun...>>
| 6 yorum ]

Blogger'a tema yüklemek için öncelikle giriş yapalım. Sonra aşağıdaki resimdeki gibi yerleşim'e girelim.




Sonra resimdeki gibi Html'i Düzenle ye girelim.




Ondan sonra aşağıdaki gibi ''Gözat'' a tıklayalım ve xml temamızı yükleyelim.




Hepsi bu kadar, yeni temanızın tadını çıkarın.

*Yeni tema yüklemeden önce mutlaka eski temanızın yedeğini alın. Onu nereden yapacağım diyorsanız; Gözat butonunun hemen üstünde ''Tam Şablonu Yükle'' ye tıklayarak eski şablonunuzun yedeğini bilgisayarınıza indiriyorsunuz.


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]


Sinema filmlerinden,konusu gerçek hayat hikayelerine dayananları izleyiciyi en çok etkileyenleridir.Bunlardan birtanesi de,Ocak 2008 de gösterimde olan ''Kelebek Ve Dalgıç''.

Filmin konusu şöyle:Fransız Elle Dergisinin 43 yaşındaki editörü Jean-Dominique Bauby'nin birdenbire geçirdiği felç sonrası beyin damarları,işitme duyusu ve sol göz kapağı hariç bütün kas ve damarları zarar görür.

Bir hastahane odasında hareketsiz bir şekilde hayatına devam eden Jean-Dominique doktorlarla ve ziyaretçileriyle sol gözünü kırparak iletişim kurmaktadır(1 defa kırpmak:evet , 2 defa kırpmak hayır anlamında).
Ona kalan tek şey hatıraları ve hayal gücüdür.Bakıcısı tarafından sık kullanılan harflere göre düzenlenen özel bir alfabe ile,kendi hayat hikayesini yazdırır ve yayınlatır.
Mathieu Amalric'in muhteşem oyunculuğuyla,zengin, güçlü ve çılgın bir adamın bir anda düştüğü durum karşısında duran çocuklarına dokunamaması ve aslında sadece hareket edebildiğimiz için bile ne kadar şanslı olduğumuzu vurgulayan bir dram.
Gözümüzü birkere açıp kapadığımızda herşeyin değeşebileceği ihtimalini hatırlatan ''GERÇEK'' çi bir film.KabiliyetBlog Tarafından kesinlikle tavsiye edilir.


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]

İyiler suç işler mi?İşlerse o insana hala iyi debilebilir mi?Yoksa insanı iyi yapan vicdanı mıdır?
Rus yazar Dostoyevski bu soruların ışığında suç ve ceza kavramlarını etkileyici bir öykü üzerinden irdelemiş ve Dünya Klasikleri'ne edebi yönden güçlü bir eser kazandırmıştır.
Maddi zorluklara rağmen ailesinden uzakta hukuk öğrenimi gören bir gencin,mahalledeki kötü bir tefeci kadını öldürüp parasını almayı planlarken,kazayla masum bir kadını daha öldürmesiyle başlayan vicdan azabını,ikilemlerini ve polisle arasındaki köşe kapmacayı konu edinen roman ''Adalet'' in vicdanlardaki yansımasına ayna tutuyor.
Her insanın okuması gereken bir Dostoyevski Klasiği.


Devamını okuyun...>>
| 1 yorum ]

Daha önce blog ve forumlarda defalarca verilmesine rağmen birde ben blogger'a sitemap eklemeyi elimden geldiğince açık bir biçimde anlatmaya çalışayım..

Öncelikle bir gmail hesabınızın olması gerekiyor,yoksa hemen alın ve yazımıza başlayalım.

Sitemizi eklemek için Google Web Yöneticisi'ne giriyoruz.



Resimdeki gibi site adresimizi yazıp ''site ekle'' ye tıklıyoruz.


Sonra aşağıdaki gibi bir sayfa çıkacak, o sayfada ''sitenizi doğrulayın'' a tıklıyoruz.


Bu işlemide bitirdikten sonra bir sayfa daha çıkacak karşımıza.aşağı tarafta bulunan seçeneklerden aşağıdaki gibi ''
Bir Meta Etiket Ekle'' ye tıklıyoruz.


Çıkan meta etiketini(yukarıdaki resimde kırmızı daire içine aldım) Blogumuza giriş yaptıktan sonra Yerleşim ---> Html Düzenle ye tıklıyoruz ve ctrl+f yapıp diye aratıyoruz ve tagının yanına meta etiketimizi yapıştırıyoruz.Ve doğrulaya tıklıyoruz.

Tebrikler sitenizi doğruladınız :)
Sıra geldi sitemap eklemeye.
Yukarıdaki resimdeki gibi ''Site haritası ekle'' ye tıklıyoruz ve resimde kırmızı daire içine aldığım ''Genel web sitesi ekle'' ye tıklıyoruz.

Ve karşımıza aşağıdaki gibi bir sayfa açılıyor.


Oradaki boşluğa atom.xml yazıyoruz ve işlem tamamlanıyor :)


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]

Son zamanlarda,piyasada hem beyin gücüyle hemde gizli servislerin entrikalarıyla ilgili bir sürü kitap var.Ama şüphesiz en çok satan ve en çok beğenileni bu iki konuyu da ustaca birleştiren Adam Fawer'in ''Olasılıksız'' adlı kitabı.
Günümüzde birçok insanda rastlanan beyin kökenli hastalık ''epilepsi'' nin bilimsel labaratuvarları ve gizli servisleri peşinden koşturacak özellikleri,olasılık teorileriyle bilimsel tabanda dahice birleştirilmiş,görünürde hiçbir bağları olmayan insanların kaderleri akla gelmeyen bir sonla kesiştirilmiş,şans,tesadüf ve dejavu kavramlarının kökeni sorgulanmış.İnanılmaz bir kitap.Kusuru yok.
Tam tabiriyle soluksuz okunan,kaliteli ve farklı bir roman.
Bir günde bitiremezseniz sabah uyandığınızda ilk amacınız emin olun kitabı bitirmek olacak.


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]


Melania G. Mazzucco'nun ''Mükemmel Bir Gün'' adlı kitabından uyarlanan aynı adlı Ferzan Özpetek filmi Venedik Film Festavili'nde ''Altın Aslan'' ödülü için yarışacak.İtalya'da 5 Eylül 2008'de gösterime girecek olan film; ''Cahil Periler'',''Karşı Pencere'' gibi hem İtalya'da hem Türkiye'de çok ses getirmiş,en beğenilen Ferzan Özpetek filmleri arasına girecek gibi.
NTV'nin ''Gece Gündüz'' programına katılan Ferzan Özpetek,filmde Serra Yılmaz'ın rol alıp almadığı sorusuna,sürpriz olabilir cevabını vererek Serra Yılmaz hayranlarını da heyecanlandırdı.


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]


Uzun bir süre önce blog açmayı planlarken aynı zamanda acaba tema sorunum olur mu diye düşünmeden edemiyordum.
Şuan doğru düzgün bir blogger teması bulmak samanlıkta iğne aramaktan beter,ancak bazı arkadaşlar sağolsunlar wordpress temaları bloggere uyarlayarak bizi bu sıkıntıdan kurtarıyorlar.

Blogger tema sitelerini gezerken Wp premium red teması hoşuma gitti.indirdim bir güzel Türkçeye çevirdim ve şuan kullanıyorum :) Yaklaşık bir yıl boyunca başka tema kullanmak istemiyorum.


Devamını okuyun...>>
| 2 yorum ]

Dersane öğrencilerinin,çiftlerin,canı sıkılıp dolaşmaya çıkmışların,liseden beri ilk kez buluşanların, İzmir güzellerinin ve tabi ki piyasa yapma niyetindekilerin haftanın her günü uğrak yerleri olan,İzmir’in İstiklal Caddesi diyebileceğimiz Kıbrıs Şehitleri Caddesi…Yolun iki tarafındaki cafe ve barlarıyla hoş,genç bir havası var.Ama bir de Kıbrıs Şehitleri’nin “sosyolojik analizi” var.”Gülsek mi ağlasak mı manzaraları” çoğunlukta.Alsancak’ın vazgeçilmez,mini etekli,doğal(!) sarışın,herkesin kendilerine baktıklarını baktığını farkında değillermiş gibi “cool” takılan iki ablamız :) Ve arkalarında,iz üstünde,piyasayı keşfe çıktıkları çok belli ,önlerindeki ablalarımızı her cepheden incelemeye almış,gülerek birbirlerini dürten iki abimiz:)


Devamını okuyun...>>
| 0 yorum ]

En son ne zaman kendiniz için birşeyler yaptınız?
-Bilmem,2 ay önce yoğun bir şekilde ders çalışmayaa başladım ,hergün 200soru çözmek zorundayım,çok mutluyum(!)
En son ne zaman denizi doyasıya izleyip,tertemiz havasını içinize çektiniz?
-.....
Cevap yok mu?Peki ya en son ne zaman kendinizle başbaşa kalıp huzur buldunuz?
Eğer buna da verecek bir cevabınız yoksa silkinip özünüze dönmenizin vakti gelmiş demektir.


Devamını okuyun...>>